Yaşam

Hekate: Bereketli tanrıçadan ayın karanlık yüzüne

Mitoloji, insan türünün on binlerce yılda oluşturduğu kolektif bilinçdışının en değerli unsurlarından biridir. Homo Sapiens’in diğer türdeş cinsler tarih sahnesinden silinmesine rağmen türünün tek örneği olarak yaşamını sürdürmesinin ve kendini doğanın hakimi sanacak ölçüde gelişmesinin ardında kuşkusuz ne yatıyor? hikayeler uydurabilmesi, bu hikayeleri anlatabilmesi ve ortak masallarla hesaplaşabilmesidir. Biliyoruz ki bu on binlerce yılda mitolojiler de değişti ve farklılaştı. Sözlü tarih, konuşmanın konusu olduğu için dilden dile aktarımda bazı değişikliklerin olması kaçınılmazdır. Ama asıl merak ettiğim, resmi tarih/sivil tarih gibi resmi bir mitoloji/sivil mitoloji ayrımı var mı? İktidarı elinde bulunduranlar efsanelerin ne kadarını oyun hamuru gibi büküp büktüler ve bu anlatıları ne ölçüde çıkarları uğruna bir algı unsuru olarak kullandılar? Soruyu şöyle soralım: Yoksa mitler de sınıf mıdır?

Edebiyat bilgini, kültür-sanat muhabiri ve arkeolog Hasret Ertan’ın ‘Hekate’ adlı kitabı, Anadolu’nun ana tanrıçalarından biri olan Hekate’yi tüm yönleriyle tanıtmakla kalmıyor, yukarıda sorduğumuz soruları cevaplamanın yolu. .

Tanrıça Hekate, kendisi olmayı ve özgürlüğü seçen kadınların mitolojik temsilcisidir. Evli değildir, çocuğu yoktur ve ismi bir yaratıcı ile değil, tek başına zikredilmektedir. Onu destekleyecek güçlü bir babası ya da ağabeyi yoktur. Yani ana tanrıça geleneğini yaratan Anadolu topraklarından gelen yalnız ve güçlü bir hanımefendi. Hasret Ertan kitapta Anadolu’ya bereket ve merhamet getiren Hekate’nin nasıl büyücüler kraliçesi, Ay’ın karanlık yüzünün temsilcisi ve yer altının ürkütücü güçlerinin simgesi haline dönüştüğünü ayrıntılarıyla anlatıyor. Helen kültürü ve dilinin Anadolu’nun batı kıyılarına hakim olmasıyla Hekate’nin kaderi değişir. Helen toplumunun erkeği yücelten yapısı Anadolu ana tanrıçalarının gücünü elinden almış, ağaların efendisi olan büyük Zeus’u Olimpos Dağı’nın zirvesine yerleştirmiştir. O halde Hekate gibi bir Anadolulu olan bakire Artemis’in başına neden böyle bir şey gelmedi ve Artemis Helen tanrıları arasında nasıl üst katlara çıkabildi diyebilirsiniz. E, bu Zeus’un kızı!

Hekate – Bize Ne Mesaj Veriyor? Rablerin Davetiyesi, Hasret Ertan, 160 sayfa, Dayanak Yayınları, 2023.

Hekate, Likya’lı teyzesi Leto gibi Zeus’la cinsel ilişkiye girip ondan çocuğu olmadığı gibi, kuzenleri Apollon ve Artemis gibi Zeus’un çocuğu da değildi. Tanrılar hiyerarşisinin en tepesinde yer alan on iki Olimposludan biri bir yana, hiçbir ölümsüze ya da ölümlüye aşık olmadı. Erkek egemen mitoloji dünyasında böyle bir kadının ana tanrıçadan kovulmasına ve ismine büyücü ya da cadı sıfatlarının eklenmesine şaşırmamak gerekir.

Dil ve kültür değiştiğinde eski tanrıları yeniden şekillendirmek, o kültüre uygun olanları yüceltmek, uymayanların niteliklerini değiştirmek, büyülenmek ya da yeraltına sürgün edilmek, böylece resmi mitolojiyi yeniden tasarlamak yaygındır. Günümüz toplumsal yapısına baktığımızda insan türünün bu geleneği hala sürdürdüğünü rahatlıkla söyleyebiliriz.

MİTOLOJİ DEDİĞİMİZ ŞEY DE KÜÇÜK BİR DERS

Özlem Ertan’ın değindiği bir diğer dikkat çekici konu ise Eski Helenler’in büyük yazarlarından biri olan Hesiod’un, Helen tanrı kuşakları arasındaki savaşları anlattığı ‘Theogonia’ adlı eserinde Hekate’ye yer vermesi ve Hekate’den övgüyle bahsetmesidir. . Ancak bu ana tanrıçanın adı bile Homeros’un destanlarında geçmez.

Hesiod, Hekate’yi şu şekilde tanımlar: “… Onun topraklarda, çorak denizlerde bir hissesi var/ Yıldızlı göklerde bile hissesi var,/ Ölümsüzler ona büyük hürmetler besliyor,/ Bugün yeryüzünde kurban kesen her ölümlü/ Dualarında Hekate’nin adı,/ / … Dalgalanan uçsuz bucaksız denizlere yelken açanlar da başvururlar/ Hekate’ye başvururlar, yeri sarsan efendiye,/ Soylu tanrıça onlara zengin avlar sağlar,/ Ya da tam başaracakları zaman/ Alırsa onları Canı isterse onlardan avlanır,//… Annesinin biricik kızı olmasına rağmen/ Hekate’nin ölümsüzler arasında yeri büyüktür…”

Azra Erhat ve Sabahattin Eyüboğlu’nun çevirisinden okuma şansı bulduğumuz ‘Theogonia’da Hekate bu şekilde övülüyor ama Zeus’un onu herkesten üstün tuttuğu ve asla birincinin ortasında yerini almadığı da belirtiliyor. titanlar Demek ki bu dönemden sonra Hekate ya gözden düşmüş ya da Hesiodos’un Hekate’ye bakışı farklı olmuş ve destanında ona bir ayrıcalık tanımıştır. Azra Erhat da bu sorunun yanıtını aramış ve Mitoloji Sözlüğü’nün Hekate unsuruna Hesiod’un Batı Anadolu’nun Kyme kentinden Helen anakarasına göç etmiş bir babanın oğlu olduğunu yazmıştır: “Yunanistan’da yerleştiği Askyra kasabası yakınlarındaki Thespiai’de bir Hekate kültü olduğunu biliyoruz. Şair, yücelttiği bu Hekate tapınmasını Lagina’dan Yunanistan’a mı getirdi?”

Hasret Ertan bu noktada çok önemli bir açıklama yapıyor: “Hesiod aslında taşranın yazarıydı ve eserlerinde, özellikle ‘İşler ve Günler’de, Homer gibi soylu sınıfı değil, sıradan insanları, geniş insan kitlelerini konu alıyordu. /…/ Belki de efsanelerde Hekate adının geçmemesinin nedeni, bu tanrıçanın soylu sınıfa ve Helen aristokrasisine değil, sıradan insanlara ait olmasıdır.”

Dolayısıyla bir destanda adının geçmesi yeterli değildir. En önemlisi hangi destanda geçtiğidir. Köy halkından ve sıradan insanlardan bahseden bir yazar ile soylulardan bahseden bir yazar arasında büyük bir fark vardır. Evet, sonuçta hepsi mitoloji ama mitoloji dediğimiz şey de biraz klas!

William Shakespeare, Macbeth’te Hekate’den şu satırlarla bahseder: “… Benim kanlı tasarımım, gözlerimin gördüğü bu./ Şimdi dünyanın yarısı ölü doğa gibi;/ Kötü ruhlar büyülü uykunun perdelerini örttüler./ Cadılar başladı şimdi sihirlerine,/ Çağırıyorlar solgun- yüzlü tanrıça Hekate…” Elbette, Hekate’nin cadıları azarladığı tirad, kararı altındaki üç cadı habersiz gidip Macbeth’e gelecekten söz edince çok daha etkileyici oluyor. Ancak burada değerli olan, Shakespeare’in kendi döneminde Hekate algısını nasıl ustaca yeniden kurguladığıdır.

Sonuç olarak, “Hekate hala yaşıyor”diyor Hasret Ertan. “Çünkü diğer mitolojik tanrı ve tanrıçalar gibi Hekate de bir arketiptir. Kocasız, çocuksuz, kimsenin, hele erkeğin varlığına muhtaç olmayan, kendi ayakları üzerinde duran, tam da bu nedenle korkulan, dışlanan kadınlardır onlar.”

Bugün bile Hekate’nin tavrından öğrenilecek çok şey var. Kimbilir kaç nesil sonra onu şeytanlaştıranların torunları bugün de başkalarını şeytanlaştırmakla meşgul. Sırf bu nedenle Hekate bir arketip olarak aramızda yaşamaya devam ediyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu